6 Ağustos 2010 Cuma

İspanya’nın Altın Çağı


2010 yılı İspanya’nın futbolda, milli takımlar düzeyinde zirve yaptığı bir yıl oldu. Aslında sadece Milli takımla da bu sınırlı değil. La Liga, dünyanın en iyi ligi haline gelirken, Barcelona geçen sezon Şampiyonlar ligi şampiyonu, bu sene ise yarı finalde kaybetmesine rağmen yine de dünyanın en iyisi durumunda. Atletico Madrid ise Avrupa liginde şampiyon oldu.

Esas büyük başarılar ise milli takımlar düzeyinde hem de A Milli takım düzeyinde yaşandı. İspanya Milli takımı 2008 Avrupa Şampiyonluğunun ardından, 2010 Dünya Kupasını da kazanarak tarihindeki en büyük başarıyı elde etti. Peki İspanya’yı farklı kılan ne? Son zamanlarda büyük başarıların ardında ne yatıyor?

Dünya Kupası başlamadan yaklaşık 15 gün önce Avrupa 17 Yaş Altı şampiyonasında final oynandı. Finalde favori olmasına karşın, İngiltere’ye 2-1 yenilen İspanya Avrupa ikincisi oldu. Temmuz ayının başında İspanya Dünya şampiyonu olurken, Temmuz ayının sonunda bu kez Fransa’da düzenlenen 19 Yaş Altı şampiyonası finali oynandı. Finalde yine İspanya vardı. Yine büyük favori İspanya’ydı. Ne var ki benzer bir sonuçla 2-1 maçı Fransa kazanmış, İspanya kaybetmişti.

Üç önemli organizasyon ve finalde de üç İspanya takımı. Bu durum sadece 2010’da ortaya çıkmış bir şey değil. İspanya Milli takım seviyesinde büyük başarıları yeni yeni yakalıyor olsa da alt yaş düzeylerinde her zaman en önemli takımların başında geliyor. Fakat özellikle son 10 yılda İspanya’nın alt yaş düzeylerinde tartışmasız bir egemenliği bulunuyor. Sanırım bu da 2006’dan sonra dünya futboluna damga vuran İspanya takımının nasıl ortaya çıktığını oldukça iyi anlatıyor.

2000 yılından önceki organizasyonlarda İspanyol genç takımları çok sayıda derece aldılar. Şampiyonluk, ikincilik, üçüncülük.

2002’de U-16, U-17 dönüştürüldü. İspanya 2002’den sonra bir kez dördüncü, bir kez üçüncü, üç kez ikinci, iki kez de şampiyon oldu. 19 Yaş altı takımı ise 2002’den bu tarafa, dört kez şampiyon bir kez de ikinci oldu.

Bugün izlemekten büyük keyif aldığımız; Xavi, İniesta, David Silva, Fabregas, Fernando Torres, David Villa, Sergio Ramos, Casillas, Reina, Pique, Puyol, Llorente, Navas, Mata gibi İspanya Milli takımının yıldızları bu yaş kategorilerinde önemli başarılara imza attılar ve bu fabrikadan üretildiler.

Özellikle Barcelona alt yapısı İspanya Milli takımlarının çekirdeğini oluşturmada başı çekiyor. Buna Real Madrid, Sevilla, Atletico Madrid, Valencia, Zaragoza, Real Sociedad ve Athletic Bilbao gibi takımların alt yapısının da katkısı birleşince önemli yetenekler her sene birer, ikişer sahneye çıkıyor.

Javi Martinez, Cesar Azpilicueta,  Fran Merida, Bojan Krkic, David De Gea, Dani Parejo, Ander Herrera, Roberto Canella, Camacho, Asenjo gibi önemli yetenekler de sahne alma sırası bekliyor.

Bir üst paragrafta sahneye yakın zamanda sahneye çıkacakların hemen ardından ise Sergio Canales, Thiago Alcantara, Jorge Pulido, Isco, Iker Muniain, Juanmi, Paco Alcacer, Rafa Alcantara, Gerard Deulofeu, Jese Rodriguez, Koke, Borja, Suso, Pablo Sarabia, Ortola, Ramalho, Muniesa, Denis Suarez gibi adından sıklıkla söz edilecek, hatta aralarından bazılarının Dünya yıldızlığına koşacağı çok büyük birkaç kuşağında geleceğini söylememiz gerekir.

İspanya sadece yetenekli oyuncular yetiştirmiyor. Zaten iş bu gençlerin var olması değil, bu gençlerin alt yapıda kazandıkları bilgi-birikimleri, fundemental olarak sağladıkları gelişim. Ayrıca İspanya’nın sahip olduğu pasa dayalı, teknik, çabuk oyunculardan kurulu futbol kültürü her yaş düzeyi takımlarda aynen uygulanıyor. Böylece 21-22 yaşına geldiğinde oyuncu, hiç de yabancı olmadığı bir oyun şablonuyla Milli takımda rahatlıkla yer alabiliyor. Farkı da yaratan esas unsur burada diye düşünüyorum.

İspanya, futbolda şu an dünyada 1 numara. Bu daha ne kadar daha sürer sorusuna benim cevabım, yakın gelecekte değişmeyeceği yönünde. Gerçekten, hiçbir ülkenin alt yapısından İspanya’daki kadar yetenekli oyuncu birden gelmiyor.

İspanya’nın kadrosunu şu an oluşturan oyuncuların birçoğunun daha genç olması işleri daha da kolaylaştırıyor. Örneğin Casillas 29 yaşında ve bir kaleci olarak önünde çok uzun bir süre var. De Gea ve Asenjo gibi çok kaliteli iki genç kalecinin ise henüz 20 ve 21 yaşında olması en az 10-15 yıl kalede sorun yaşanmayacağını gösteriyor. Keza savunmanın önemli ismi Pique 23 yaşında ve uzun yıllar oynayabilir. Puyol’un ise önemli alternatifleri yetişiyor. Bartra, Muniesa, Ramalho, Pulido gibi çok yetenekli savunmacılar var. Xavi, İspanya’nın yakın zamanda kaybedeceği en önemli isim görünüyor. O’nun alternatifleri ise Ander Herrera, Thiago Alcantara, Sergio Canales gibi isimler. Gol yollarında, çok büyük bir yıldızın David Villa’nın ise en önemli alternatifi yine Valencia’dan Paco Alcacer olacak.

Bu isimlerin dışında İspanya’nın şu an sahip olmadığı; Suso, Isco, Deulofeu çok büyük yıldız adayları yetişiyor.

Uzun yıllar önce “Geleceğin Futbolu İspanya’da” başlıklı bir yazı yazmıştım, www.ortakafagol.com ‘da. Şimdi ise bu yazıda ne kadar haklı olduğumu görmek beni memnun ediyor. Geleceğin Futbolu İspanya’da sürmeye devam edecek.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder