15 Ekim 2011 Cumartesi

İspanya’nın Messi’si



Son 4-5 yılda Dünya Futboluna damga vuran iki takım var. Birisi Milli takımlar düzeyinde dünyanın bir numarası olan; son Avrupa ve Dünya şampiyonu İspanya, diğeriyse kulüpler düzeyinde, neredeyse katıldığı tüm kupaları kazanan Barcelona.

Kuşkusuz iki takımın birbirlerine büyük katkısı söz konusu, bu büyük başarılara giderken her iki takım da birbirlerine büyük katkı sağladılar. Özellikle de Barcelona’nın geldiği noktadan İspanya Milli takımının çok büyük bir yarar sağladığı muhakkak.

İki takım arasında çok büyük benzerlikler olması son derece normal. Her şeyden önce İspanya futbol kültürü ve Barcelona futbol kültürü birbirine çok yakın kültürler. Diğer İspanyol takımları da Barcelona gibi sürekli topa sahip olmak isteyen, pas yapan, teknik kapasitesi yüksek futbolculardan kurulu bir disiplin. Doğal olarak İspanyol Milli takımı da aynı oyun anlayışına sahip. Bu “pas futbolu”nun en iyi uygulandığı takım ise kuşkusuz Barcelona. Belki de futbolda görebildiğimiz en üst noktadaki takım haline geldiler.

Kadrosunda Barcelona’dan 9-10 futbolcu bulunduran, ilk 11’inin yarısından fazlasını yine Barça’lı oyunculardan oluşturan İspanya’nın da benzer bir futbol oynamasından daha doğal bir durum olamaz. Casillas, Sergio Ramos, David Silva, Fernando Torres, Xabi Alonso gibi yıldızlar da Barça’lı süper yıldızlarla aynı futbol anlayışına sahip olunca, seyrine doyum olmayan bir takım ortaya çıkıyor. Burada Barça ile İspanya arasında ise en önemli farka değinmenin zamanı geliyor. Evet, Messi’den bahsediyorum.

Barcelona ile İspanya arasındaki en önemli fark kuşkusuz Messi. Barça’yı çok daha özel kılan, mükemmelleştiren Messi’nin varlığı. O, Messi’nin Arjantin’de neden daha iyi oynamadığıyla, İspanya’nın mükemmel bir takım olsa da Barcelona kadar baskın olamayışının –Guardiola ile Del Bosque farkı dışında- cevabı aynı aslında. Messi, Barça’yı çok ama çok özel kılıyor. Bu noktada ise İspanya’nın bir Messi’si olmayışı onların sıkıştıklarında kurtaracak birinin olmayışı sonucunu getiriyor ve İspanya maçlarını kazansa bile Barça kadar etkileyici olamıyor.

Bu sezon başında ise İspanya için bir şeyler değişmeye başladı. Geçtiğimiz sezon M. City’e transfer olan ve sezonun ikinci yarısından itibaren kalitesini göstermeye başlayan David Silva’nın bu sezona harika bir giriş yapmış olması.

Geçtiğimiz ay David Silva, doğal olarak bir açıklama yapma ihtiyacı hissetti. 2008’de İspanya’nın Avrupa şampiyonu olmasında büyük katkısı olan Silva, 2010’da gelen şampiyonlukta ise takıma beklenen katkıyı yapamamıştı. Bu noktada Silva’nın isyanı ise Del Bosque’nin takımda Real ve Barça’lı yıldızları kayırdığı, takımda onlara yer vermeyi tercih ettiğini söylemesiydi. Bu isyanın hemen ardından ise Ekim ayı başındaki Çek. Cumhuriyeti ve İskoçya maçlarında, Del Bosque, Barcelona modelini takıma yansıtmak için farklı bir hamlesini getirdi. Del Bosque, son İskoçya maçında klasik bir Barcelona hücumunu denedi. Torres yada Llorente yerine, Villa’yı en uçta oynatmayı tercih etmeden David Silva’ya Messi rolünü vermesi, yepyeni bir İspanya’nın ortaya çıkmasını sağladı. Xavi, Busquets ve Cazorla’dan oluşan orta sahaya, solda Villa, sağda ise Pedro’yu oynatıp, onların ortalarında ise David Silva’ya rol vererek İspanya’nın ihtiyacı olan Messi’nin ortaya çıkmasını sağladı ve bu sezon İngiltere’yi kasıp kavuran David Silva’nın 60 dakikada 2 gol, 1 de asist yaparak maça damga vurmasını sağladı.

David Silva, futboluyla her geçen gün gittikçe büyüyor. Mükemmel asistleri, müthiş futbol zekasıyla İspanya’nın Messi’si olma yolunda dev adımlar atıyor. O’nun geldiği bu nokta ve formu sürerse İspanya’nın Avrupa Şampiyonu olması son derece kolaylaşacak. Tabi bunu bu kadar rahat söylememi sağlayan Xavi, İniesta, Villa, Alonso, Torres, Ramos, Pique, Puyol, Busquets, Pedro, Cazorla, Fabregas, Casillas gibi birbirinden büyük yıldızların varlığı.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder